Şizofreni, bireylerin gerçekliği anormal olarak yorumladıkları ve gerçek ile gerçek dışını birbirinden ayıramadıkları ciddi bir zihinsel bozukluğa verilen isimdir. Şizofreni, halüsinasyonlar, sanrılar ve günlük işleyişi bozan son derece düzensiz düşünme ve davranışların kombinasyonlarından meydana gelebilir bireyi bütünüyle etkisiz hale getirebilir
Şizofreni hastaları için tedavinin yaşam boyu sürdürülmesi gereklidir. Erken başlayan tedavi, semptomların ciddi komplikasyonlar gelişmeden kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir ve bireyin uzun vadede hayat kalitesini iyileştirecek adımların atılmasını mümkün kılabilir.
Şizofreni Neden Olur?
Tıp ve akıl sağlığı uzmanları şizofreni durumunun gelişmesine neyin neden olduğu henüz kesin olarak belirlememiştir. Ancak araştırmacılar genetik yapının, beyin kimyasının ve çevrenin bir kombinasyonunun şizofreni durumunun gelişmesine katkıda bulunduğuna inanmaktadır.
Yapılan araştırmalar sonucunda dopamin ve glutamat adı verilen nörotransmitterler dahil olmak üzere doğal olarak oluşan bir takım beyin kimyasallarıyla ilgili sorunların şizofreniye katkıda bulunabildiği gözlemlenmiştir. Nörogörüntüleme çalışmaları, şizofreni hastalarının beyin yapısı ve merkezi sinir sisteminde diğer bireylere göre bulunan farklılıkların mevcudiyetine işaret etmektedir. Araştırmacılar bu değişikliklerin tam etkilerinin ne olduğu konusunda emin olmasalar dahi, şizofreninin bir beyin hastalığı olduğunun işareti olarak kabul etmektedirler.
Ailede şizofreni geçmişine sahip bireylerin varlığı, genç yaşta ve genç yetişkinlik döneminde psikoaktif veya psikotropik ilaç kullanımı ve hamilelik sürecinde yetersiz beslenme veya beyin gelişimini etkileyebilecek toksinlere veya virüslere maruz kalma gibi doğum komplikasyonları gibi bir takım faktörlerin bireylerde şizofreni görülme ihimalini yükselttiği bilinmektedir.
Tedavi edilmeyen şizofreni bireyin hayatının her alanını etkileyen ciddi sorunlara neden olabilir. Şizofreninin neden olabileceği veya ilişkili olabileceği komplikasyonlar arasında öncelikle İntihar etmek, intihar girişimleri ve intihar düşünceleri olmak üzere anksiyete bozuklukları ve obsesif kompulsif bozukluk ya da kısaca OKB, depresyon, iş veya eğitim hayatına katılamama, maddi sorunlar ve evsizlik, sigara kullanımından kaynaklı nikotin dahil olmak üzere alkol veya diğer uyuşturucuların kötüye kullanılması, sosyal izolasyon, sağlık ve tıbbi sorunlar, mağdur olmak, ve nadir olarak saldırgan davranışlar sayılır.
Ne yazık ki şizofreniyi bütünüyle önlemenin kesin bir yolu yoktur. Sadece, tedavi planına bağlı kalmak görülen semptomların tekrarlamasını veya daha ağırlaşmasını önlemeye yardımcı olabilir.
Şizofreni, bireyin düşünme tarzı yani bilişi, davranışları ve duygularıyla ilgili bir dizi sorundan meydana gelir. Şizofreni belirtileri ve semptomları her bireyde farklılık gösterir ancak, genellikle bireyde sanrılar, halüsinasyonlar veya düzensiz konuşmaların varlığı ile genel bir işlev bozukluğu gözlemlenebilir.
Sanrılar gerçeğe dayanmayan yanlış inançlar olarak tanımlanır. Birey zarar gördüğünü veya tacize uğradığını düşünebilir, belirli hareketler veya yorumların her zaman kendisine yönelik olduğuna inanabilir, olağanüstü bir yeteneği veya şöhreti olduğunu düşünebilir, başka bir bireyin kendisine aşık olduğuna inanabilir veya büyük bir felaketin meydana gelmek üzere olduğu fikrini savunabilir. Şizofreni hastası bireylerin çoğunda belirti olarak sanrılar gözlemlenir.
Halüsinasyonlar ise genellikle var olmayan şeyleri görmek, duymak veya algılamak olarak tanımlanır. Halüsinasyonlar gerçek olmasalar dahi, bir şizofreni hastası için, normal bir deneyimin tüm etkisine ve gerçekçiliğine sahiplerdir. Halüsinasyonlar beş duyudan herhangi birinde gözlemlenebilir, ancak en yaygın olarak çeşitli seslerin duyulması şeklinde ortaya çıkar.
Bireyde düzensiz düşünme semptomunun varlığı genel olarak düzensiz konuşma belirtisinin gözlemlenmesi sayesinde ortaya atılabilir. Bireyin çevresindekiler ile etkili iletişim imkanı bozulur ve kendisine sorulan sorulara verilen cevaplar çoğunlukla kısmen veya tamamen ilgisiz olabilir. Daha nadir vakalarda konuşma anlaşılamayan, anlam taşımayan veya uydurma kelimeleri bir araya getirmek şeklinde gerçekleşebilir.
Çocuksu hareketlerden öngörülemeyen ani ajitasyona kadar geniş bir yelpaze üzerinde son derece düzensiz veya anormal motor davranışlar gözlemlenebilir. Bir çok vakada bu hareket ve davranışlar bir hedefe odaklanamaz, bu yüzden bireyin çeşitli görevleri yerine getirmesi çok zor bir hal alır. Anormal motor davranışlar, verilen talimatlara karşı koymayı, uygunsuz veya tuhaf bir vücut duruşu almayı, çevresel etkenlere karşı tam bir tepkisizliği ya da bulunan duruma göre gereksiz ve aşırı hareketlenmeyi içerebilir.
Negatif belirtiler ise bireyin normal bir şekilde işlevini sürdürme yeteneğinin azalması veya bütünüyle bulunmaması durumudur. Örneğin, birey kişisel hijyeni bütünüyle ihmal edebilir veya göz teması kurmayarak, yüz ifadesini değiştirmeyerek ya da monoton bir şekilde konuşarak duygusuz bir hal alabilir. Bütün bunlara ek olarak birey günlük hayatın gerektirdiği aktivitelere dahi ilgisini kaybedebilir, sosyal olarak kendisini uzaklaştırabilir veya haz alma bütünüyle yeteneğinden yoksun kalabilir.
Şizofreni belirti ve semptomlarının tipleri ve şiddeti zaman içerisinde değişiklik gösterebilir. Bazı semptomlar hafifledikleri ve ağırlaştıkları bir dalga düzenini takip ederken, diğer semptomlar sürekli ve kalıcı olabilir.
Tipik vakalarda şizofreni semptomları erkekler arasında 20'li yaşların başından ortalarına kadarlık dönemde başlarken, kadınlar arasında semptomlar tipik olarak 20'li yaşların sonlarında görülür. Ergenlik dönemi öncesi çocuklar ile 45 yaşından büyük bireylere şizofreni tanısı konulması çok nadir görülen bir durumdur.
Ergenlerdeki şizofreni semptomları yetişkinlerdekine benzerlik gösterir, ancak bu durumu önceden belirlemek genellikle daha zordur. Bunun başlıca sebepleri, şizofreninin erken semptomlarının bir kısmının, gençlik yıllarındaki tipik gelişim sürecinde görülen arkadaşlardan ve aileden uzaklaşma, motivasyon eksikliği, okulda performans düşüşü, sinirlilik veya depresif ruh hali, veya uyku problemi gibi davranışlar ile paralellik göstermesidir.
Bütün bunların yanı sıra uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı, bireylerde şizofreni benzeri belirti ve semptomların gelişmesine yol açabilir.
Yetişkinlerde gözlemlenen şizofreni semptomları, gençlerde görülenler ile karşılaştırıldığında, genç hastalarda sanrılara sahip olma olasılığının daha düşük, halüsinasyon görülmesi olasılığının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Şizofreni hastaları, yaygın olarak içinde bulundukları zorluğun ağır ve ciddi bir tıbbi müdahale gerektiren bir zihinsel bozukluktan kaynaklandığının farkında değillerdir. Bu sebeple şizofreni hastaları için yardım almak sorumluluğu genellikle aileye veya arkadaşlara düşer.
Bir bireyin şizofreni belirtileri gösterdiğini düşünen kişiler öncelikle endişeleri hakkında o bireyle konuşmalıdır. Her ne kadar bireyi profesyonel yardım almaya zorlamak mümkün olmasa dahi, bireyin uzman bir doktor veya akıl sağlığı uzmanına ulaşması konusunda bireye yardımcı olmak mümkündür.
Bazı vakalarda ve dönemlerde bireyin acil olarak hastaneye yatması gerekebilir. Eğer birey, kendisi veya başkaları için tehlike oluşturuyorsa veya kendi beslenmesini, barınmasını ya da giyimini kendisi sağlayamıyorsa, durumun bir zihinsel sağlık uzmanı tarafından değerlendirilebilmesi için bireyin yakınlarının bir sağlık uzmanına veya bir acil durum görevlisine başvurması tavsiye edilir.
İntihar düşünceleri ve davranışı şizofreni hastaları arasında yaygın olarak görülen bir durumdur. Eğer bir bireyin intihar etme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünülüyorsa veya intihar girişiminde görüldüyse, birey yalnız bırakılmamalı ve derhal 112 acil hattı aranmalıdır. Eğer güvenliği sağlamak mümkün olursa, birey en yakın hastanenin acil servisine götürülebilir.
Şizofreni teşhisi sürecinde, diğer akıl sağlığı bozuklukları ihtimali ortadan kaldırılır ve semptomların madde bağımlılığı, ilaç veya tıbbi bir duruma bağlı olup olmadığı belirlenir. Bunun için öncelikle gerçekleştirilen fiziksel muayene semptomlara neden olabilecek diğer tıbbi sorunları ortadan kaldırmak ve ilgili komplikasyonları kontrol etmek için yapılır.
Benzer semptomlara sahip durumların dışlanmasına yardımcı olan testler ile alkol ve uyuşturucu taramaları, bir sonraki adımda kullanılabilir. Doktor ayrıca şizofreni hastalarının beynindeki değişikliklerin varlığını saptamak için manyetik rezonans taraması veya bilgisayarlı tomografi taraması gibi görüntüleme çalışmalarına da başvurmak isteyebilir.
Bir doktor veya akıl sağlığı uzmanı, görünüşü ve tavrı gözlemleyerek ve düşünceler, ruh halleri, sanrılar, halüsinasyonlar, madde kullanımı ve şiddet veya intihar potansiyeli hakkında sorular sorarak bireyin zihinsel durumunu kontrol eder ve bir psikiyatrik değerlendirme yapar. Bu süreçte bireyin kendisinin ve ailesinin de tıbbi geçmişi irdelenir. Psikiyatrik değerlendirmede şizofreni için tanı kriterleri göz önünde tutulur.
Şizofreni zaman içinde kendiliğinden geçen bir durum değildir. Hayat boyu yoğun bir tedavi süreci gerektiren, bireyin kendisinin farkında olmasa bile yakınlarının desteğine ihtiyaç duyduğu kalıcı bir durumdur.
Şizofreni hastalığı, semptomlar azaldığında bile ömür boyu tedavi gerektirir. İlaçla ya da psikososyal terapi, bireyin durumu yönetmesine yardımcı olabilir. Bazı vakalarda, özellikle kriz dönemlerinde veya semptomların şiddetli seyretmeye başladığı dönemlerde bireyin güvenliğinin, doğru beslenmesinin, yeterli uyku düzeninin ve temel hijyeninin sağlaması için hastaneye yatırılması gerekli olabilir.
Normal şartlarda şizofreni tedavisi süreci deneyimli bir psikiyatrist rehberliğinde bir ekip tarafından sürdürülür. Bu ekipte bireye sağlanacak bakımı koordine etmek için bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir psikiyatri hemşiresi ve bir vaka yöneticisi bulunabilir. Tam ekip yaklaşımı, şizofreni tedavisi konusunda uzman kliniklerde mevcuttur.
İlaçlar tedavisi şizofreni tedavi sürecinin temel taşıdır. Antipsikotik ilaçlar bu süreçte en sık reçete edilen ilaçlardır. Kullanılan ilaçların dopamin adı verilen bir beyin nörotransmitterini etkileyerek semptomları kontrol ettikleri düşünülmektedir. Antipsikotik ilaçlarla tedavinin amacı, belirti ve semptomları mümkün olan en düşük doz ilaç kullanımı ile etkili bir şekilde yönetmektir. Psikiyatrist, bu sonuca ulaşmak ve zaman içinde bireyin değişen şartlarına uyum sağlamak için farklı ilaçlar, farklı dozlar veya kombinasyonlar deneyebilir.
Antidepresanlar veya anti-anksiyete ilaçları gibi diğer ilaçlar da bu süreçte antipsikotik ilaçlara destek olabilir. Normal şartlarda semptomlarda bir iyileşme olduğunu fark etmek birkaç haftalık bir süreci gerektirir. Şizofreni ilaçlarının ciddi yan etkileri, bireyi ilaç kullanımına karşı isteksiz kılabilir. Tedavi sürecinde hastanın işbirliği yapma isteği ilaç seçimini etkileyebilir, örneğin hap almaya karşı koyan bir hastaya enjeksiyon yapılması gerekebilir.
Şizofreni tedavisinde kullanılan birinci nesil antipsikotikler, aralarında geri döndürülebilir veya geri döndürülemeyen bir hareket bozukluğu olan geç diskinezi geliştirme olasılığı da bulunmak üzere yaygın ve potansiyel olarak önemli nörolojik yan etkilere sahiptir. Bazı antipsikotikler kas içi veya deri altı enjeksiyon olarak verilebilir. İlaca bağlı olarak genellikle her iki ila dört haftada bir kullanılırlar. İlaç müdahalesi sonucunda şizofreni kaynaklı psikoz durumu düzeldiğinde, ilaç tedavisine devam etmenin yanı sıra, psikolojik ve sosyal yani psikososyal müdahaleler de tedavi süreci için önem kazanır. Buna göre gerçekleştirilecek bireysel psikoterapi, hastanın düşünce kalıplarını normalleştirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, bireye stresle başa çıkmayı öğrenmek ve şizofreni semptomlarının tekrarlamasının erken uyarı işaretlerini belirlemek, hastalığın yönetilmesinde bireye yardımcı olabilir.Psikososyal müdahale ile tedavi sürecinde verilecek sosyal beceri eğitimi, bireyin iletişim ve sosyal etkileşimlerini geliştirmeye ve günlük faaliyetlere katılma yeteneğini artırmaya odaklanır. Aile terapisi ise şizofreni ile uğraşan ailelere destek ve eğitim sağlar. Mesleki rehabilitasyon ve destekli istihdam şizofreni hastalarının iş eğitimini almalarına, iş bulmalarına, ve işi sürdürmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Şizofreni hastalarının çoğu bir çeşit günlük yaşam desteğine ihtiyaç duyar. Uygun tedavi ile şizofreni hastalarının çoğu hastalıklarını yönetebilir ve normal ya da normale yakın bir hayat sürdürebilir.
İlaç tedavisine yanıt vermeyen şizofrenili yetişkinler için son bir çare olarak elektrokonvülsif tedavi yani EKT düşünülebilir.
Şizofreni kadar ciddi bir zihinsel bozuklukla başa çıkmak, hem hasta birey, hem de arkadaşları veya ailesi için zordur. Bu durumla başa çıkmak için öncelikle bireyin ve çevresinin şizofreni hakkında doğru bilgi edinmesi önemlidir. Bozukluk hakkında eğitim, hem şizofreni hastasının tedavi planına bağlı kalmanın önemini anlamasına hem de çevresindeki arkadaşlarının ve ailesinin bozukluğu anlamasına ve hastalığa sahip kişiye karşı daha şefkatli olmasına yardımcı olabilir.Şizofreniyi yönetmek devam eden bir süreçtir. Tedavi hedeflerini akılda tutmak ve onlara odaklanmak, şizofreni hastasının motive kalmasına yardımcı olabilir.Birey alkol ve uyuşturucu kullanımından kaçınmalıdır. Alkol, nikotin veya keyif verici ilaçlar kullanmak hem kendi etkileri bakımından, hem de tedavi sürecinde kullanılan ilaçlar ile etkileşime girerek ortaya çıkarabilecekleri yan etkiler bakımından tedavi sürecini zorlaştırabilir.Bireyin ve yakınlarının bir destek grubuna katılması tavsiye edilir. Şizofreni hastaları için destek grupları, benzer zorluklarla karşılaşan başkalarına ulaşmaya, ve onların deneyimlerinden faydalanmaya yardımcı olabilir. Destek grupları ayrıca aile ve arkadaşların durum ile başa çıkmasına yardımcı olabilir.